11 Şubat 2013 Pazartesi

USTALARA SAYGI


H.Çiçeksever — 07 Aralık 2011
USTALARA SAYGI…H.Çiçeksever’den..
 
Beşiktaş Belediyesi tarafından  Etiler-Akatlar Kültür Merkezinde düzenlenen “Ustalara Saygı” toplantıları, bu akşam  Yeşilçam’ı da besleyen özgün kalemlerinden Osman Şahin için hazırlanan gecedeydik.
Torosların bir dağ köyünde, 1940 yılında, 13 çocuklu bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelen, ama “dünyaya gözlerini” 2. doğumu olarak gördüğü ‘Diyarbakır Dicle Köy Enstitisü’nde açan  usta öykücünün edebiyat dünyasındaki emeği kadar, eğitimcilik hayatı ve sinemamıza olan katkılarına ve insan yanına   yer verildi.

İlk kitabı “Kırmızı Yel”den ödül aldığını askerdeyken radyodan tesadüfen duyuyor  o sevinçle  annesine telgraf çekiyor. Anası okuma yazma bilmiyor, TRT nedir bilmiyor diye onun anlayacağı bir lisanla birinci oldum diye haber veriyor. Aradan bir ay geçtikten sonra annesinden torununa yazdırdığı mektubunu alıyor: “ Oğlum üzülme inşallah sonra ikinci, üçüncü olursun.” İzne çıktığında köye gidiyor annesi ot toplarken anlatıyor neden böyle söyledin diye soruyor. Annesinin cevabı: “ bir, iki, üç elma koyuyor ve bak bakalım hangisi çok diye soruyor. Kalabalık ürkütür, derin su batırır oğul, çoğalmalıyız.”
Eserlerinin kaynaklık ettiği filmler arasında; “Kibar Feyzo”, “Fırat’ın Cinleri”, “Züğürt Ağa”, “Adak”, “Derman”, “Kurbağalar”, “Avcı” ve “İpekçe” sayılabilen Osman Şahin için hazırlanan belgeselde Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Tarık akan konuştular.

Dostları sırayla onu anlattılar:
Ataol Behramoğlu:Torosların yarattığı büyük mucize, bu coğrafyanın, bu kültürün ürünü bir insan. Bileğinin hakkıyla en çok ödül kazanmış yazarı, sözcükleri kamçı gibi.

Tiyatro sanatçısı, Zeynep Özden Ayyıldız’da ustanın kaleminden çıkan ve Şahin’in öyküye bakışını en güzel şekilde özetleyen 2009 Dünya Öykü Günü Bildirisi’ni okudu.
Atilla Dorsay:Kırmızı Yel ile kafalarımıza vurdu, gizil gücü fark ettik. 40 yıldan fazla dostumdur.
Berhan Şimşek: Hayatımızda öğretmenler vardır. Sinemaya niye başladığımı bilmiyordum. Rahmetli Bilge Olgaç ve Osman Şahin ile tanıştım, bunlar gözleriyle öğretenlerdir. Gerçek hayat sinemadır, sinemanın rengi yoktur, insan vardır. “Gömlek” öyküsünde oynadım. Feodal ilişki sürecinin topluma yansımasının son şeklidir. Artık böyle sinema yapanlar yok. Namusuyla ayakta dimdik duran devrimci kimliği vardır Osman abinin…
İsa Çevik:Tanrı toprağı elemiş, elemiş kalan taşları Taşeli yayalsına dökmüş. İşte Osman ile ben aynı yörenin zorluklarla mücadele eden insanlarıyız..diyerek yedi dallı bir kuru dal hediye etti Toroslardan.7 dallı kalemle 7777 hikaye yazasın diye espri yaptı.
Özdemir İnce: İkimizde Aslanköylüyüz. Toroslar benim dağım, benim ormanım. Bu köyün kadınları cesurdur, merttir. Hamlet’i Hamit diye oynadılar.
Cengiz Bektaş: O minicik gözlerde büyük merak görüyorum. Öğrenmekten, sormaktan bıkmayan, dünyaya çocuk saflığıyla bakan, insan tanımaktan  hoşlanan, dostlarını asla unutmayan bir adam. İlk kitabında ; “köylüler bizim orda meyve vermeyen ağacı sevmezler. Yazın çiçek ve meyveden geçilmez benim köyüm. Çocuklarımız yarının meyveleri,bugünün fidanları. Çocuklar için yazacağımız kitaplar onların meyve vermesini sağlamalı..” cümlesinden çok etkilenmiştim.
Arada Gül Erda iki şarkılık mini bir konser verdi.
Antalya  Konservatuarından mezzosoprano Serap Çiftçi, piyanist Nurser Ugan eşliğinde çok hoş aryalar okudu.
Sonunda kızları çıktı babalarını  büyük bir sevgiyle anlattılar. 16 bin kitaplık kütüphanede doğup büyüdük diyen Buket Şahin babasının çocukluğunda almak isteyipte alamadığı bir klarnet hediye etti.
Son söz büyük üstadındı:
“Ben bugünleri Köy Enstitülerine ve Büyük Atatürk’e borçluyum. Mafya-tarikat ilişkileri bu ülkenin üzerine baykuş gibi çöktükçe inadına yazmak beni delikanlı yapıyor.”
“Adalet geçikebilir ama mutlaka gelir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder