H.Çiçeksever — 03 Ocak 2012
Bu haftaki Çırağan Sohbetlerinin konuğu; torun Bedri Eyüboğlu idi. Dedesi Bedri Rahmi Eyüboğlunun 100. Yıldönümü hakkında yapılan çalışmaları ve hayatlarını konuştu. Moderatör Şebnem Yüce’nin tatlı, duygulu, vefalı sunumuyla nefis bir akşam yaşandı. Antalya’dan bağlanan 86 yaşındaki öğrencisi Fikret Otyam , bu geceyi çok derin anlam içeren tek kelimeyle değerlendirdi: Vefa..! Vefa..! Vefa..!
“Yaşasın vafa! Vefasız hiçbir şey olmaz. Vefa öldü mü, kov gitsin!” sözlerinin ardından bir anısını nakletti, dobra ve küfürlü konuşmasıyla gülmekten kırdı geçirdi.
Çatalkaram, çingenem sözleriyle meşhur Karadut şiirinin yazarı. “Canı çıkar, Sabiyenin falı çıkmaz…Gelir Gülsün, gider Gülsün, azrail ettiğini bulsun..Dallarda can eriği…Bir yükü vardır, beni taşır adı candır…Ağaç bütün, ışık bütün, meyve bütün, benim dünyam paramparça..” gibi duyarlı mısraların sahibi.. Yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı’nın teknikleriyle birleştirerek kullandığı için Türk Picasso olarak anılmayı hak etmiş bir sanatçımızdır. “İstanbul Deyince Aklıma” diye başlayan şiiri canlı bir belge gibidir.
Anası Bal nine, kar vardı 1911’de doğdu diyor Bedri Rahmi için. Trabon Milletvekili Mehmet Rahmi Eyüboğlu’nun oğlu, Türk aydınlanmasının öncülerinden Sebahattin Eyüboğlunun kardeşi, ilk kadın mimarlarımızdan Mualla Eyüboğlunun kardeşi, ressam Eren Eyüboğlunun eşidir.
Torun Bedri Eyüboğlu, bu yılkı 100.yıl etkinliklerinin çok dolu, çok anlamlı geçtiğini, New York’taki ve Gümülcine’deki açılışlardan duygulu anlar anlattı. Kalamış Bedri Rahmi Eyüboğlu sokaktaki müstakil evlerinde ev-atölyede, üçüncü nesil olarak yazma çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı. Etrafta yükselen gökdelenlerle insanların kolay zengin olduğunu ama her şeye rağmen evlerini ve bahçelerini koruduklarını , çarpık ve kültürsüz kentleşmeden dertlenerek anlattı.
Babası Mehmet Eyüboğlu ile 1955’te mektup arkadaşlığı vasıtasıyla tanışarak evlenen Kanadalı annesi hatıralarını anlattı. Mektup arşivlerini sakladığını söyledi.1961 de aldığı Rockfeller bursu ile Amerika’ya giden Bedri Rahmi Eyüboğlu ve ailesi çalışmalarını burada sürdürüyor ve o dönemde oğlu Mehmet ile eşi burada buluşuyorlar.
Enteresan bir şey, o yıllar mektup kuşağı. Ben de 1961’de Burda Dergisinde yayınlanan mektup arkadaşlığı adres köşesinden yazışmaya başlamıştım. Çünkü şimdiki iletişim araçları ve turizm yaygın değildi. Ben de mektup ve kart arşivimi hediyelerimizi saklıyorum.
Hocalığını sanatının üstünde tutan Bedri Rahmi lakap takmaya bayılırmış. Gelinaki, torunaki, böcek, antik, maydonoz, ve torununa Kanada ayısı dermiş
Oğlu Mehmet Eyüboğlu, yurtdışında tahsil, doktora yapıyor, iyi bir görevdeyken bırakıyor ve babasının işini devam ettiriyor. Ölüm davetiyesine; “yazma ustası” diye yazılıyor.Torun devam ettirdiği bu sanat için; “dedem her eve bir yazma girmeli derdi, biz ondan bu mirası aldık, devam ettiriyoruz, inşallah benim çocuklarımda devam edecekler” dedi.
İstanbul gibi korkunç gelir getiren rantın ortasında, sanat gibi zor ve uzun bir yolda aile mirasını devem ettirmek; medeni insanlara yakışan, vefa örneğidir.İşte kalıcı kültürler böyle büyük ruhlu insanlar sayesinde oluşuyor.
“Yaşasın vafa! Vefasız hiçbir şey olmaz. Vefa öldü mü, kov gitsin!” sözlerinin ardından bir anısını nakletti, dobra ve küfürlü konuşmasıyla gülmekten kırdı geçirdi.
Çatalkaram, çingenem sözleriyle meşhur Karadut şiirinin yazarı. “Canı çıkar, Sabiyenin falı çıkmaz…Gelir Gülsün, gider Gülsün, azrail ettiğini bulsun..Dallarda can eriği…Bir yükü vardır, beni taşır adı candır…Ağaç bütün, ışık bütün, meyve bütün, benim dünyam paramparça..” gibi duyarlı mısraların sahibi.. Yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı’nın teknikleriyle birleştirerek kullandığı için Türk Picasso olarak anılmayı hak etmiş bir sanatçımızdır. “İstanbul Deyince Aklıma” diye başlayan şiiri canlı bir belge gibidir.
Anası Bal nine, kar vardı 1911’de doğdu diyor Bedri Rahmi için. Trabon Milletvekili Mehmet Rahmi Eyüboğlu’nun oğlu, Türk aydınlanmasının öncülerinden Sebahattin Eyüboğlunun kardeşi, ilk kadın mimarlarımızdan Mualla Eyüboğlunun kardeşi, ressam Eren Eyüboğlunun eşidir.
Torun Bedri Eyüboğlu, bu yılkı 100.yıl etkinliklerinin çok dolu, çok anlamlı geçtiğini, New York’taki ve Gümülcine’deki açılışlardan duygulu anlar anlattı. Kalamış Bedri Rahmi Eyüboğlu sokaktaki müstakil evlerinde ev-atölyede, üçüncü nesil olarak yazma çalışmalarını sürdürdüklerini anlattı. Etrafta yükselen gökdelenlerle insanların kolay zengin olduğunu ama her şeye rağmen evlerini ve bahçelerini koruduklarını , çarpık ve kültürsüz kentleşmeden dertlenerek anlattı.
Babası Mehmet Eyüboğlu ile 1955’te mektup arkadaşlığı vasıtasıyla tanışarak evlenen Kanadalı annesi hatıralarını anlattı. Mektup arşivlerini sakladığını söyledi.1961 de aldığı Rockfeller bursu ile Amerika’ya giden Bedri Rahmi Eyüboğlu ve ailesi çalışmalarını burada sürdürüyor ve o dönemde oğlu Mehmet ile eşi burada buluşuyorlar.
Enteresan bir şey, o yıllar mektup kuşağı. Ben de 1961’de Burda Dergisinde yayınlanan mektup arkadaşlığı adres köşesinden yazışmaya başlamıştım. Çünkü şimdiki iletişim araçları ve turizm yaygın değildi. Ben de mektup ve kart arşivimi hediyelerimizi saklıyorum.
Hocalığını sanatının üstünde tutan Bedri Rahmi lakap takmaya bayılırmış. Gelinaki, torunaki, böcek, antik, maydonoz, ve torununa Kanada ayısı dermiş
Oğlu Mehmet Eyüboğlu, yurtdışında tahsil, doktora yapıyor, iyi bir görevdeyken bırakıyor ve babasının işini devam ettiriyor. Ölüm davetiyesine; “yazma ustası” diye yazılıyor.Torun devam ettirdiği bu sanat için; “dedem her eve bir yazma girmeli derdi, biz ondan bu mirası aldık, devam ettiriyoruz, inşallah benim çocuklarımda devam edecekler” dedi.
İstanbul gibi korkunç gelir getiren rantın ortasında, sanat gibi zor ve uzun bir yolda aile mirasını devem ettirmek; medeni insanlara yakışan, vefa örneğidir.İşte kalıcı kültürler böyle büyük ruhlu insanlar sayesinde oluşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder