11 Şubat 2013 Pazartesi

LONDRA’DAN MERHABALAR

LONDRA’DAN MERHABALAR…
H.Çiçeksever — 21 Mart 2010
LONDRA’DAN   MERHABALAR…
 
Bugün hayırlı işler yapmanın heyecanını yaşadık.İnternet üzerinden gelen bir mail ile davet almıştım. Ermeni Soykırım iddiası için Büyük Britanya’daki Türk Derneklerini birleşmeye ve konu hakkında bilgilendirmek üzere Govent Garden’da kahvaltıya davet ediyorlardı.Davetin sponsoru Londra’da bulunan ünlü SOFRA zincirlerinin sahibi Hüseyin Özer.İnsan başarılı vatandaşlarıyla gurur duyuyor gerçekten. Restoranlarda çalışanların hepsi Türk, kimisi okumaya, kimisi master yapmaya gelmişler ve kendi evleri gibi bir mekan bulmuşlar.
Londra’da hava yağmurlu olsa da yaşamlarını etkilemiyor her şey o kadar düzenli ki. Saat ondaki kahvaltıya yetişebilmek için evden birlikte çıktık. Çocuklarım beni Piccadlly Circus meydanında bıraktılar, onlar kendi gezmelerine doğru gittiler. Heryeri çok iyi biliyorum ama büyük yer bulmak için zaman kaybetmemek lazım o yüzden gelinim gideceğim adresin haritasını internet çıktı alıp elime vermişti. Adamların ülkeleri öyle planlı, düzenli ve hiç yer değişmiyor dolayısıyla bir sorun çıkmıyor. Yol sorduğunuzda hepsi zarif ve güleryüzle ilgileniyorlar. Tabi dil bilmekte önemli. Buralarda dolaşırken ileri görüşlü annemin bizim dil öğrenmemizdeki büyük katkısını hep minnetle yad ediyorum.

Sabahtan sokaklar turistlerle dolu kimisi bu ünlü yere kahvaltıya geliyor, grup grup okullar müzelere gidiyorlar. Her an hayat var buralarda yaşamak hem keyif hem enerji veriyor insana.Restoranın üst katını toplantıya açmışlar. Kahvaltı hiç Türkiye’yi aratmıyordu. Deri koltuklu beyaz örtülü şık masalar hazırdı. Kahvaltıda nefis bir ekmek, sahanda yumurta, salata, peynir çeşitleri ve çay servisi yapıldı. Konuşmacı olarak Turkish Forum yetkilileri, Ermeni meselesi ile ilgili çalışmalar yapan ünlü tarihçimiz , ilk Londra Türk Derneği kurucusu Kıbrıslı Mustafa bey ve misafirler yerlerini almıştı.
Adnan Menderes zamanında Londra’nın en ünlü caddesi Oxsford Street’te bir binayı Türk evi olarak almışlar.Bugün değeri milyarlarla ölçülen bina büyük bir nimet. Fakat 45 dernek birbiriyle anlaşamadıkları için binayı tamir etmek yerine satmak istemişler ilk kurucular satılsın istemediği için avukata verilmiş sonuçta dava kazanılmış ama tirilyonlar gitmiş. İlk katılmama rağmen etkili bir konuşma yaparak aydınlatmaya ve birliğe davet ettim, çok büyük sevgi çemberine alındım. İnşallah birlik adımı atılmış olacak. Çarşamba günü derneğin yerini görmeye gideceğim.
Birinci konu çözümlendikten sonra sıra Ermeni meselesi konusundaki gelişmelere geldi ve tarihçimizden başlamak üzere söz alanlar oldu. Durum çok vahim görünüyor. Vatan ve yaşam hakkımız sözkonusu olunca, aslında herkes elinden geleni yapmalı.
40 yıldır Londra’da yaşayan ve pek çok faaliyetler yapan Semiha hanım bir teklif sundu. Tate Modern denilen ünlü müzede bir Ermeni sergi açmış, Türkleri jenositle suçluyormuş, ona gidelim ve elimize verilen İngilizce yazılı metinleri vermeye çalışalım dedi, kabul ettik. Sofra’dan çıktık, otobüse bindik ve müzeye gittik, sergi salonuna giriş on paund(27-30lira gibi) . Bilet almak istemedik , sergi kartını aldık, duvar yazılarını okuduk. Sergi sponsoru Amerika’daki çok ünlü Ermeni işadamları. Bu durumda kureatörü istedik . Peru’lu genç bir hanım geldi ve konuyu açıkladık. Medeni insanlar, düzen medeni, hemen elimize birer tane üzerinde “what do you think” yazılı hem zarf hem mektup olacak şekilde bir kart verdiler. Sergiye tepkimizi yazdık, birkaç nüsha İngilizce basılmış notlardan bıraktık.
Sergi salonunun yan duvarında Türkiye’yi kötüleyen bölümü reklam olarak yazmışlar ve karşısında Cafe var. İnsanlar yorulunca bir kahve molası veriyor ister istemez yüzleri bu duvara baktığı için bu yazıyı günde binlerce insan okuyor. Çünkü buralarda müzeler günün her saatinde bayram yeri gibi kalabalık. Bakın adamların beyin yıkama operasyonuna. O sırada iki Fransız gencine konuyu açıkladım, ve elimizdeki kağıtlardan verdim. “Şarkıcı C. Aznavur da Ermeniydi. İki tarafı da dinlemek lazım teşekkür ederiz “diyerek ayrıldılar.
Heyecanlı geçen bir günün özeti bunlar. Su uyur düşman uyumaz diye boşuna söylememiş atalarımız. Buradaki eski Türkler dar imkanlarıyla çalışıyorlar. Sizlerde lütfen internet üzerinden vatanınıza sahip çıkınız. Çocuklarınızı çok küçük yaşlarda kitap, kütüphane ve müzelerle tanıştırınız. Bilgi çağında bilgiyle savaşın içinde olduğumuzu sakın unutmayınız.
Batılı arı gibi çalışırken, bizler kılık kıyafet balo ziyafet zaman öldürmeyelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder