11 Şubat 2013 Pazartesi

ŞALVARDAN TAYYÖRE

ŞALVARDAN TAYYÖRE
H.Çiçeksever — 15 Ocak 2012
ŞALVARDAN TAYYÖRE
 
Sergiyi gezerken, yüreğim “cızz” edercesine, yine Atatürk’ü  gönülden, minnetle yad etmeden geçemiyor insan.  Her noktada O’nun büyüklüğü görülüyor.
Şalvardan -Tayyöre geçişin anlamlı öyküsünü  Cevahir Alışveriş merkezinde sergi olarak hazırlamışlar. İsmi kadar tabloların sıralanışı da çok anlamlı. İnsanlar geçmişini bilmeden geleceği yaratamazlar. Rahmetli annem derdi ki; aslıhu, neslihu..yani aslın neslin neyse sen o’sun.
Tarihin katmanlarında olaya baktığınızda utanılacak şey kıyafet değil, gelişmeyen geri götüren zihniyetler olduğunu görüyorsunuz. Dünya doğası ve insanıyla değişim, gelişim, yenilenme içerisinde.Her milletin tozlu rafları olmaması mümkün değil.
Tıpkı, tekerleğin ve ateşin icadıyla başlayan tarihin  sebep sonuç ilişkileri insanların yaşamına, kıyafetine yansıyor.  İbrahim Tatlıses’in söylediği gibi, Oxsford vardı da bitirmedik mi. Yani teknoloji, tekstil vardı da bu millet almadı mı? Daha yakın zamana kadar turizm ve deniz kültürü bile yoktu. Bizler Sinop olarak şanslıyız bir anlamda.
Büyük insanın, ölümünün 73’üncü yılında Atatürk’ü anma etkinlikleri kapsamında İstanbul Arel Üniversitesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü’nün hazırladığı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk kadınının giyimindeki değişime ışık tutan sergisi görülmeye değerdi. Çok güzel düşünmüşler.
Atatürk’ün sayesinde toplumda ve sosyal hayatta değerini bulan Türk kadını değişimlere açık olduğunu ve yetenekli olduğunu  gözler önüne seriyor burada. Bence en önemli gelişim: Atatürk’ün yerleştirdiği Eğitim Sisteminin her kademesindeki başarılardır.
Birincisi parasız eğitim. Herkes faydalanmış ve cehalet  sorunu kısa zamanda aşılmış.
İkincisi her zaman hayran olduğum, yaşım geçtikçe ve düz lise çıkışlı ev hanımlarıyla kendimizi kıyasladıkça hayranlığımın bir kat daha arttığı okullar:
Kız Sanat Enstitüleri ve Erkek Sanat Enstitüleri.
Bu görkemli giysiler, Osmanlı-Türk kadınının güçlü karakterine, sabrına ve otoriter kişiliğine ayna tutan, köyde, şehirde, evde, törende, çarşı pazarda düğünde kendi yarattıkları modayla özdeşleşmiş görünüyor..
19′ncu yüzyılın başlarında çoğunlukla mor ve bordo kadifeden yapılan,  sırma ile çeşitli bitki motifleri işlenen ve ”bindallı” adı verilen elbiseler, gelinlik ve tören kıyafeti olarak tercih edilmiş. Kırsal kesimde, aynı tarz işleme ve kumaşlar kullanılarak şalvar, ceket olarak giyilmiş.
Batılaşma modasının etkisiyle birlikte bu geleneksel giysiler yerini, ”tayyör” diye tanımlanan uzun etek ve ceketten oluşan giysilere bırakıyor.
Tezgahta dokuduğunu giyen insanımız, günümüzde  yerini hazır giyim sektörüne bırakıyor. Bugün, Türk Tekstili dünyada gurur verici boyutta.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder