11 Şubat 2013 Pazartesi

SİNOP AŞIKLARI

 

 

H.Çiçeksever — 06 Nisan 2010
SİNOP   AŞIKLARI
 

1985 yılında Kumkapı denizinde çocuklarım ve kardeşimin kızlarıyla denize giriyoruz. Nalan kolejde birinci yılını doldurmuş, iyi bir İngilizce konuşuyor, pratik yapmak istiyor. Fakat Sinop’ta Amerikan Radarı gittikten sonra bir yabancı görmek çok mümkün değildi. O sırada sportmen vücudu, önden fermuarlı siyah mayosuyla, kumsalda yürüyen birini gördük, muhtemelen yabancıdır diye düşündük. Selam verdik yanımıza geldi sohbete başladık. İşte o gün başlayan dostluğumuz hala devam ediyor. Biz üç defa Kopenhag’a gittik, onlar her yıl geliyorlar.İlk geldiklerinde arkadaş olarak ayrı soyadı nedeniyle otelde zorluk çıkmış. Biz sebebini izah ettik. Sonra rahmetli kuyumcu Necdet beyden yüzük alarak evlendiler.
Bjarne, Sinop halkının verdiği isimle Pala, o kadar adaletli, hiçbir yabancıda görmediğim şekilde düşünceli ve halktan maddi bir şey beklemeyen bir kişi olarak ilginç bir insandı.Yıllarca değişmediler..Sofy Kopenhag’ta ünlü bir öğretmen. Down Sendromlu çocuklarla ilgili bir okulda çalışıyor. O çocukları o kadar çok seviyor ki, her fırsatta evladını özleyen ana gibi refleksler gösteriyordu.Sinop’ta deli Fahriden çok etkilenmişti. O zaman Türkiye’de Down Sendromlu veya özürlü çocuklar okulu olmadığı için konu bize yabancıydı. Fahri’yi niçin beğendiğini sorduğumda şöyle demişti; “siz bunları doğal hayat içinde eğitiyor, hoş karşılıyorsunuz biz ise okulda eğitmeye çalışıyoruz. Doğru olanı doğal hayat demişti.”
Deniz memleketi olarak çocukların yüzmekten, denizden korktuğunun iyi bir eğitim almamaya bağlayarak bana okulda yaptıklarını anlatmıştı. Danimaraka’ya dönünce çocuklarıma yüzme kemeri gönderdi.Bu kemerlerle çocuklarım küçük yaşta korkusuzca çok uzaklara açılıyorlardı. Birgün orman kampında bir savcının hanımı yanıma geldi; “hanımefendi keramet kemerde mi, sizin çocuklarınızda mı?” Sonra kemeri hanımın koca göbeğine taktık ve ömründe ilk kez yüzebilmenin mutluluğunu yaşamıştı.
Bir sene Sofy ve Pala Sinop’ta dostlarının portre resimlerinden oluşan bir sergi açtılar. Ben de o serginin yanına Kopenhag resimleri koymuştum. Bir sene futbol için İstanbul’a geldiler, bir otobüs Danimarkalıyla Sinop’a geldiler. Yine bir iki kez özürlü öğrencileri buraya getirdiler, kamp yaptılar. O çocukları sünnet düğününe getirdiler, davulcu tutup çalıp söylettiler, para verdirdiler.Yani her turist bunlar gibi çalışsa Sinop kaliteli bir turizme sahip olur. 35 yıl dünya mektup arkadaşlığı, 30 yıl Radarda çalışan yabancı ailelerin yapısıyla ilgili deneyimlerimden sonra bunlara “iyi turist” ünvanı verilerek devamlı gelmelerini temin etmeye çalışalım diye, dönemin belediye Başkanı Ali beye söylemiştim. Sağolsun kırmadı ve onlara örnek turist belgesi verdik.Danimarkadaki evlerinin duvarında asılı duruyor.Mutfakları da Sinop posterleriyle süslü.
1993’te çocuklarımla birlikte Kopenhag’a gitmiştik. Evleri şehrin ana merkezinde çok hoş bir evdi. Annesiyle aynı apartmanda oturan Pala annesinin evini bize verdi. Önce evin kurallarını, postaneyi, bakkalını gösterdi bize. Kendisi yazlık evine gitti. Biz prenses gibi orada ağırlandık. Bütün aile yemek daveti verdi. Misafirperverliklerinden etkilenmemek mümkün değildi. Sonra kendilerinin yaşlılar okulunda tatil programları varmış. O gün tarih ve politika derslerindeki konuşmacı, rahmetli Ecevit’in arkadaşı bizi dinlemek için davet etmişlerdi. Tüm yaşlıların yaşamasına uygun bir okul, yani hala öğrenmeye devam ediyorlar. Birlikte yemek yedik, okulu gezdik.Kopenhag yeşillikleriyle ünlü bir şehir. Herkes bisikletlerle dolaşıyor. Sosyal demokrasinin en güzel uygulandığı bir ülke.Hergün dokuz-on saat yürüyerek gezip görmediğimiz yeri kalmadı. Mezarlıklarının güzelliğinden, okullarından ve ekmek çeşitlerinden çok etkilenmiştik. İsveç hemen karşıdan görünüyordu, feribotla gidip geldik çok defa.Türk bakkalın insanlığı ise hiç unutulacak gibi değildi.
Bizleri bu kadar güzel ağırlayan dostları annesi yaşlandığı için tekrar görmek istiyordum.Beşyıl önce Londra’dan bir haftalığına tekrar Kopenhag’a gittik. Bu defa Sofy yeni aldığı yazlık evinde bizi ağırladı Bir yeşil cenneti, çiçeklerden bir dünya.19 mayısta gökyüzünde görülen ay-yıldızı orada gördük.Yazlık evin olduğu bölgenin yeşilliği, planlaması inanılmaz düzenliydi, hayran olmamak mümkün değil. Sadece az güneş görüyorlar. Bu gidişimizde bizi en çok etkileyen şey, deniz üzerine kurulmuş olan Rüzgar Santraliydi. İnşallah bizim şehrimizde görmek nasip olur.Bizden bir yıl sonra Palanın annesinin 91 yaşında vafat ettiğini haber aldık.
Son gidişimiz ise Norveç Fiyordları’ndan dönüşte oldu. Uçağımız Kopenhag’tan hareket ediyordu. Tekrar haberleştik, buluştuk. Gezdik, kahve içtik,alışveriş yaptık.
Benim Londra’da olduğum geçen hafta İstanbul’a gelmişler, eşimle buluşarak kızımı dinlemeye gitmişler, eve gelmişler. Sinop’a gitmek üzere ayrılmışlar.
Muhteşem düzenli ve huzur verici cennet gibi ülkelerinden sonra Sinop’u tercih nedenleri sadece insanımızın sıcaklığı.İşte dostluk ve arkadaşlığın önemi, her şeyden öncelikli insanın doğal ihtiyacı.Medeniyet insan olmak demek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder