H.Çiçeksever — 18 Kasım 2011
Aramızdan ayrılan ünlü bir sanatçımızı hayatından kesitlerle ve rahmetle anıyoruz. Lösemiye yenilen Esin Afşar 74 yaşında hayattan göçüp giderken, geride bıraktığı eserleriyle daima yaşayacak.
Esin Afşar, dünyanın en genç matematik profösörü Oktay Sinanoğlu’nun kardeşi ve Diplomat çocuğudur.
Bizim kuşağımızda ; “Yoh Yoh “ ve “Yunus” parçalarıyla hafızalara kazınmıştır. Sadece biz değil, bütün dünya onu, “ Yoh Yoh” adlı parçasıyla tanımış, sevmiş, ödül vermiştir.
Hayatlar belki o kadar önemli değil ama sanatçıların topluma verdiği mesajlar , bıraktıkları eserler kültür bilincimizdir. Yarınki kuşaklara bırakacakları kültür mirası hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü hayattan ders alarak yaşamak ruhumuzu, bakış açımızı zenginleştiren birikimlerdir.
Esin Afşar’la yakından tanışmamız Burdur’da oldu. Oğlum bedelli askerlik için Amerika’dan Burdur’a gelmişti. Bizim gibi pek çok asker anneleriyle birlikte Burdur’u tepeden seyreden harika bir lokantada yemek yiyorduk. Tüm sadeliğiyle halktan biri gibi Esin Afşar oğlu ile yanımızdaki masaya oturmuştu.
Uzun zaman önce TV’de Balçiçek Pamir’le sohbetini izlemiştim. Sizin müziğinize ne diyorlar diye soruyor; Fransızlar buna Music du Monde (dünya müziği )dediler diyor. Fransızca mı söylediniz diye soruyor, işte bu soruya verdiği cevap, benim kültürümüz adına her alanda vurguladığım gibi, tek bir cümleyle açıklıyor: “Tereciye tere satmanın anlamı yok!”
Bizler maalesef, turizmden güncel yaşamımıza kadar, turiste yaptığımız ikramlara kadar hep tereciye tere satıyoruz. Bazı yazılarımda, La Fontaine’nin Kurbağa ile Öküz hikayesiyle açıklamaya çalıştığım benzer durum ne yazık ki kültürel cehalet ve kimliksizlik sorunudur.
Esin Afşar’ın meşhur olduğu yıllarda ve öncesinde Fransa’da çok sayıda sanat,resim, tarih ve müzik adamlarımız bulunuyor. Mesela bunlardan biri Tülay German, önemli bir ses. Fakat bütün parçalarını Fransızca söylüyor hala kimse tanımıyor bile. Halbuki Esin Afşar Türkçe söylüyor 1986’da Fransa’nın en ünlü müzik akademisinin duvarına ismi asılıyor. Türkçe söylemenin değerini ise bir Fransız bestecinin sözleriyle açıklıyor: “Her şarkı kendi dilinde güzel”
Günümüzde çok para adına, kültür erozyonu adına sanatsal değeri olmayan birçok kişi daha çok prototip kişilikler ve popüler müzik halkımıza sanatmış gibi empoze ediliyor. Gerçek sanatçıların adı onlar kadar duyulmuyor ve medya yer bile vermiyor. Fakat popüler sanatçılar balon köpüğü gibidir. Gerçek sanatçılar ise uluslararası ortamlarda bizim milli gururumuz olduğu gibi tarihe mal olmuş , unutulmayanlar arasına girmişlerdir.
Esin Afşar’da böyle az duyulanlardan ama milli hafızaya kazınanlardandır. Allah rahmet eylesin
Esin Afşar, dünyanın en genç matematik profösörü Oktay Sinanoğlu’nun kardeşi ve Diplomat çocuğudur.
Bizim kuşağımızda ; “Yoh Yoh “ ve “Yunus” parçalarıyla hafızalara kazınmıştır. Sadece biz değil, bütün dünya onu, “ Yoh Yoh” adlı parçasıyla tanımış, sevmiş, ödül vermiştir.
Hayatlar belki o kadar önemli değil ama sanatçıların topluma verdiği mesajlar , bıraktıkları eserler kültür bilincimizdir. Yarınki kuşaklara bırakacakları kültür mirası hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Çünkü hayattan ders alarak yaşamak ruhumuzu, bakış açımızı zenginleştiren birikimlerdir.
Esin Afşar’la yakından tanışmamız Burdur’da oldu. Oğlum bedelli askerlik için Amerika’dan Burdur’a gelmişti. Bizim gibi pek çok asker anneleriyle birlikte Burdur’u tepeden seyreden harika bir lokantada yemek yiyorduk. Tüm sadeliğiyle halktan biri gibi Esin Afşar oğlu ile yanımızdaki masaya oturmuştu.
Uzun zaman önce TV’de Balçiçek Pamir’le sohbetini izlemiştim. Sizin müziğinize ne diyorlar diye soruyor; Fransızlar buna Music du Monde (dünya müziği )dediler diyor. Fransızca mı söylediniz diye soruyor, işte bu soruya verdiği cevap, benim kültürümüz adına her alanda vurguladığım gibi, tek bir cümleyle açıklıyor: “Tereciye tere satmanın anlamı yok!”
Bizler maalesef, turizmden güncel yaşamımıza kadar, turiste yaptığımız ikramlara kadar hep tereciye tere satıyoruz. Bazı yazılarımda, La Fontaine’nin Kurbağa ile Öküz hikayesiyle açıklamaya çalıştığım benzer durum ne yazık ki kültürel cehalet ve kimliksizlik sorunudur.
Esin Afşar’ın meşhur olduğu yıllarda ve öncesinde Fransa’da çok sayıda sanat,resim, tarih ve müzik adamlarımız bulunuyor. Mesela bunlardan biri Tülay German, önemli bir ses. Fakat bütün parçalarını Fransızca söylüyor hala kimse tanımıyor bile. Halbuki Esin Afşar Türkçe söylüyor 1986’da Fransa’nın en ünlü müzik akademisinin duvarına ismi asılıyor. Türkçe söylemenin değerini ise bir Fransız bestecinin sözleriyle açıklıyor: “Her şarkı kendi dilinde güzel”
Günümüzde çok para adına, kültür erozyonu adına sanatsal değeri olmayan birçok kişi daha çok prototip kişilikler ve popüler müzik halkımıza sanatmış gibi empoze ediliyor. Gerçek sanatçıların adı onlar kadar duyulmuyor ve medya yer bile vermiyor. Fakat popüler sanatçılar balon köpüğü gibidir. Gerçek sanatçılar ise uluslararası ortamlarda bizim milli gururumuz olduğu gibi tarihe mal olmuş , unutulmayanlar arasına girmişlerdir.
Esin Afşar’da böyle az duyulanlardan ama milli hafızaya kazınanlardandır. Allah rahmet eylesin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder