H.Çiçeksever — 03 Mart 2011
Türk milletinin milli içkisi olan çay hakkında yazmadan önce, bu bitkinin ülkemiz topraklarında yetişmesini sağlayan Atatürk dönemi Ziraat Mühendisi Zihni Derin’i minnet ve şükranla anmayı vefa borcu olarak görüyorum.
Gazetelerde okumuş, televizyonlarda görmüş veya bir yerlerden duymuşsunuzdur mutlaka: Dünyanın en yaşlı insanları Kafkasya’da yaşar. Bu insanlar yaşlı olmakla birlikte, son derece güçlü-kuvvetli ve dinçtir. 100 yaşına gelmeyi veya geçmeyi de önemsemezler pek fazla. Çünkü aralarında 125, hatta150 yaşında insanlar vardır. Bu insanların sırrı tertemiz dağ havası yani bol bol oksijen, sade zeytinyağlı yiyecekler, tereyağ-yoğurt-süt olarak tesbit edilmişti. Şimdi ise bu işin bir sırrı da çayda yatıyor diyor araştırmacılar.
Gazeteci Ertuğrul Akbay, Kafkaslar’da uzun ve sağlıklı yaşayan Türk ırkını inceledi. Sırrın Kafkas usulü demlenen ve yemeklerden önce içilen çayda olduğunu ortaya çıkardı.
Kafkas halkları, votkaya, şaraba veya suya değil, çaya düşkündür. Bölgede en fazla tüketilen içecek çaydır. Prof. Sultanov’un veya başka bilim adamlarının yaptığı araştırmalar, insan sağlığı açısından çayın önemini ortaya koyuyor. Ancak, çay içmeyi bilmek şart. Aksi takdirde, akşama kadar da çay içseniz, bir faydasını göremezsiniz.
Çay içmeyi bilmek demek, öncelikle ne zaman içilmesi ve nasıl demlenmesi gerektiğini bilmek anlamına geliyor.
Kafkasya’da çay yemeklerden önce içiliyor. Sebebi de gayet basit aslında. Çayın içindeki ‘tein’ maddesi, midenin çeşitli salgılarını harekete geçiriyor ve bu da sindirimi kolaylaştırıyor. Sindirimin kolaylaşması ise hem midenin yorulmasını önlüyor, hem de yemeklerin iyi hazmedilmesini sağlıyor. Yine çayın içinde bulunan ve en az ‘tein’ kadar önemli olan ‘tanen’ maddesi ise sindirim sırasında zararlı maddeleri ayrıştırıyor.
Midenin en az kalp kadar hayati bir organ olduğunu da hatırlatmadan geçmiyorlar. Aynı zamanda zihni bir uyarıcı olan çayın afrodizyak etkisi de var elbette.
Kafkaslarda çay demlemek için beş basamak önemliymiş:
Porselen bir demliğin içine, adam başı bir tatlı kaşığı, tozu elenmiş çay konur.
Önceden kaynatılıp soğumaya bırakılmış su, yarısını biraz geçecek şekilde demliğe doldurulur.
Kapağı kapatılan demlik, daha önce ateşe konulan ve fokur fokur kaynayan çaydanlığın üzerine oturtulur.
Çaydanlığın üzerinde 15-20 dakika kalan porselen demlik, ateşten alınır ve üzerine bir havlu örtülüp beş-on dakika dinlenmeye bırakılır.
Servis yapılırken, bizim alıştığımızın aksine, bardağa önce sıcak su, onun üzerine de arzu edildiği kadar dem ilave edilir.!
Kafkasya’da yaşayan insanlar, çaya kekik katmayı neredeyse hiç ihmal etmiyorlar. Çünkü, bir kaşık kekik eklenmiş çay, sağlık açısından çok daha faydalı özellikler taşıyor.
Kekik ayrıca, mide spazmlarını engelliyor, kan dolaşımını hızlandırıyor ve böbrek kumlarının düşmesine yardımcı oluyor. Son olarak, kekiğin şeker hastalarının şekerini düşürdüğünü, mide ve bağırsak ağrılarına iyi geldiğini de söyleyelim.Elimizdekilerin ne kadar büyük nimet olduğunu asla hatırımızdan çıkarmayalım.
Daima, gibi azı karar, çoğu zarar. Denge! Her şeyde olduğu gibi dengeleri muhafaza etmek gerekiyor
Gazetelerde okumuş, televizyonlarda görmüş veya bir yerlerden duymuşsunuzdur mutlaka: Dünyanın en yaşlı insanları Kafkasya’da yaşar. Bu insanlar yaşlı olmakla birlikte, son derece güçlü-kuvvetli ve dinçtir. 100 yaşına gelmeyi veya geçmeyi de önemsemezler pek fazla. Çünkü aralarında 125, hatta150 yaşında insanlar vardır. Bu insanların sırrı tertemiz dağ havası yani bol bol oksijen, sade zeytinyağlı yiyecekler, tereyağ-yoğurt-süt olarak tesbit edilmişti. Şimdi ise bu işin bir sırrı da çayda yatıyor diyor araştırmacılar.
Gazeteci Ertuğrul Akbay, Kafkaslar’da uzun ve sağlıklı yaşayan Türk ırkını inceledi. Sırrın Kafkas usulü demlenen ve yemeklerden önce içilen çayda olduğunu ortaya çıkardı.
Kafkas halkları, votkaya, şaraba veya suya değil, çaya düşkündür. Bölgede en fazla tüketilen içecek çaydır. Prof. Sultanov’un veya başka bilim adamlarının yaptığı araştırmalar, insan sağlığı açısından çayın önemini ortaya koyuyor. Ancak, çay içmeyi bilmek şart. Aksi takdirde, akşama kadar da çay içseniz, bir faydasını göremezsiniz.
Çay içmeyi bilmek demek, öncelikle ne zaman içilmesi ve nasıl demlenmesi gerektiğini bilmek anlamına geliyor.
Kafkasya’da çay yemeklerden önce içiliyor. Sebebi de gayet basit aslında. Çayın içindeki ‘tein’ maddesi, midenin çeşitli salgılarını harekete geçiriyor ve bu da sindirimi kolaylaştırıyor. Sindirimin kolaylaşması ise hem midenin yorulmasını önlüyor, hem de yemeklerin iyi hazmedilmesini sağlıyor. Yine çayın içinde bulunan ve en az ‘tein’ kadar önemli olan ‘tanen’ maddesi ise sindirim sırasında zararlı maddeleri ayrıştırıyor.
Midenin en az kalp kadar hayati bir organ olduğunu da hatırlatmadan geçmiyorlar. Aynı zamanda zihni bir uyarıcı olan çayın afrodizyak etkisi de var elbette.
Kafkaslarda çay demlemek için beş basamak önemliymiş:
Porselen bir demliğin içine, adam başı bir tatlı kaşığı, tozu elenmiş çay konur.
Önceden kaynatılıp soğumaya bırakılmış su, yarısını biraz geçecek şekilde demliğe doldurulur.
Kapağı kapatılan demlik, daha önce ateşe konulan ve fokur fokur kaynayan çaydanlığın üzerine oturtulur.
Çaydanlığın üzerinde 15-20 dakika kalan porselen demlik, ateşten alınır ve üzerine bir havlu örtülüp beş-on dakika dinlenmeye bırakılır.
Servis yapılırken, bizim alıştığımızın aksine, bardağa önce sıcak su, onun üzerine de arzu edildiği kadar dem ilave edilir.!
Kafkasya’da yaşayan insanlar, çaya kekik katmayı neredeyse hiç ihmal etmiyorlar. Çünkü, bir kaşık kekik eklenmiş çay, sağlık açısından çok daha faydalı özellikler taşıyor.
Kekik ayrıca, mide spazmlarını engelliyor, kan dolaşımını hızlandırıyor ve böbrek kumlarının düşmesine yardımcı oluyor. Son olarak, kekiğin şeker hastalarının şekerini düşürdüğünü, mide ve bağırsak ağrılarına iyi geldiğini de söyleyelim.Elimizdekilerin ne kadar büyük nimet olduğunu asla hatırımızdan çıkarmayalım.
Daima, gibi azı karar, çoğu zarar. Denge! Her şeyde olduğu gibi dengeleri muhafaza etmek gerekiyor
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder