30 Mart 2015 Pazartesi

“AĞAÇ GÜZELDİR”- DÜNYA AHŞAP GÜNÜ

Bugün 28 Mart, Nişantaşı’na çıkmıştım, müzik seslerinin olduğu yere geldiğimde, Nişantaşı Sanat Parkı’nda  renkli neşeli  kalabalıkla karşılaştım.  Can Yücel’in söylediği gibi burada herkes müzik diliyle  kendi rengince konuşuyordu.
Biz programın başını kaçırmıştık. Çevremizdeki gençlere nereli olduklarını sormakla meşgulken sahneye Lübnan grubu çıktı, müthiş bir ritim  eşliğinde gençler tempo tutarken harika  bir performans sergilediler.
Şişli Belediyesinin düzenlediği, Geleneksel ahşap enstrümanlar eşliğinde dünya müziği ziyafetinde buldum kendimi. Meksika, Lübnan, Yunanistan, Çin, Kanada, Hindistan, Mali gruplarının özel seçilmiş nefis performanslarını  büyük bir zevkle dinledik.  Hatta Hindistan grubunun sufi müzik parçasındaki ya Ali sözleri, yüksek oktavlı sesi ve enerjisiyle, melodi,  ritim, tempo beni bile dansa kaldırdı.

 Dünyanın evrensel dili müzik, İstanbul’a barış köprüsü müzikle kuruldu diyen Mali heyetinin başkanına Atatürk’ün “Yurtta sulh-Cihanda sulh” sözünü o gürültü arasında anlatmaya çalıştım,  ne anladı bilmem ama sahneye çıkıp ; “Atatürk, barış için müzik diyor” dedi ve alkış aldı.…

Ahşap enstürümanlar, hurdy gurdy, didgeridoo, kora, balafon, djembe, dundun, uilleann, rondador, pipa, morin khuur, conga davulu, alphorn,  gibi müzik aletleri eşliğinde Afrikalının su kabakları üzerine konmuş tahtalarla piyanodan daha mükemmel ses çıkartan enstrümanıyla  konserde  renk, dil, din, ırk ayrımı olmadan müzik aşkıyla sanat diliyle insanlar birleşiyordu. Barış tohumları atılıyor.
“Güneş doğudan yükseliyor!!!''
25-30 Mart 2015 tarihleri arasında “Dünya Ahşap Günü” etkinlikleri  workshopları, Çiftecevizler Parkı açılışı ve Halil Rıfat Paşa Parkı’ndaki fidan dikim etkinliği, 50 sanatçının katıldığı ahşap heykel çalışmaları, “Ağaç İrfan” tiyatro gösterimi gibi zengin bir kutlama programı sunuluyor.

BUKET UZUNER

İstanbul Para Palace Jumeirah Otelde her ay gerçekleştirilen Edebiyat Buluşmalarında bugün; romancı, hikayeci ve gezi yazarı 1955 doğumlu Buket Uzuner  konuktu. Hayatı, deneyimleri, birikimleri ve kitapları üzerine  zengin deneyimleriyle   akıcı konuşmalar yaptı. Önemli cümleler şöyleydi;
*ÇANAKKALE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN ÖN SÖZÜDÜR.” Fazıl Hüsnü Dağlarca
* Uzun Beyaz Bulut-Gelibolu, Türk Tarihi’ nin en önemli zaferlerinden Çanakkale Savaşları’ na 2000′ li yılların bilinciyle ve uluslarası tezleri de ciddiye alarak bakan, epik bir roman.  Yeni Zelanda’nın ilk sahibi olan yerliler, yani Maoriler adalardan oluşan ülkelerine kendi dillerinde Aotearoa yani Uzun beyaz Bulut adını takmışlar. Sonra İngilizler buraya gelmiş ve adanın adını Yeni Zelanda diye değiştirmişler. Romanın kahramanlarından biri Yeni Zelanda asıllı bir Anzak asker. İşte romanın adı UZUN BEYAZ BULUT-GELİBOLU bu anlamda bir siyasi şifredir.
*Türkçe Ural-Altay dil gurubundandı, ayırdılar!   Hint ve Çin grubuna aldılar. Türkçe çok hümanist, demokrat  bir dil, erkek-dişi-hayvan  ayırmıyor. Mesela “O”. İngilizcede she-he-it vardır. Türkçede tek o kullanılır.
*İYİLİĞİN  bir virüs gibi yayılmalı diyor..
*Atatürk Yurttaşlık kullanmış. Milliyetçilik DNA ve kökle ilgili, oysa yurt=çadır demektir. YURTSEVER  çok demokratik bir kavram. Türkler çadırı nereye kurarsa orayı yurt biliyor.
*Selçukludan öncesi çok güzel! Hala Sibirya –yakut Bölgesinde yaşayan Türkler var. Doğaya o kadar saygılılar ki..Ağacı kesmeden önce ona sarılıp özür diliyor, geyiği kesmeden önce uzun süre onunla göz temasında bulunuyor ve “özür dilerim, ihtiyacım olduğu için kesiyorum” diyor..O milletten bugün nasıl betonlaşan bir topluma geldik diye soruyor?
*Türk Tarihini ilk defa ÇİN kaynaklarından inceleyen Prof.Dr. Ahmet Taşağıl’ın
“KÖK TENGİRİNİN ÇOCUKLARI” eserinden örneklerle  çok etkilendiğini söylüyor.
B.Uzuner, bugün Anadolu'da yaşayan her kültürü derinden etkilemiş kadim Kamanlık (Şamanizm) geleneğinin dört unsuru olan SU, TOPRAK, HAVA, ATEŞ'ten ilham alarak yazdığı yeni romanı UYUMSUZ DEFNE KAMAN'IN MACERALARI dörtlemesinin ilk kitabı 'SU' romanında  doğayı ve yaşamı kutsayan kadim Türk geleneği Kamanlık'a (Şamanlık) selam ederken, okurları hem eko-feminist bir okumaya, hem de 1000 yıl önce Uygur harfleriyle ön-Türkçe yazılmış olduğu düşünülen (Mutluluk Bilgisi) KUTADGU BİLİG ŞİFRESİ ile zihin oyunlarına davet ediyor.

Kutadgu Bilig yazarı Yusuf Has Hacib'in;

"Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür. Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür."
beyitiyle açılan romanın bir  Kutadgu Bilig'in bilinen üç orijinal nüshasından ilkini Uygur harfleriyle Türkçe yazdığı düşünülen Yusuf Has Hacib’i  de kitapseverlere tanıtıyor.

18 Mart 2015 Çarşamba

ÇANAKKALE 100 YAŞINDA

             “Ölmeden mezara girenlerin refahını yaşıyoruz bu ülkede!!!
            Allah daha nice 100 yıllar nasip etsin, ruhları şad olsun!

Çanakkale Şehitlerimizin 100. Yıldönümünde günün anlamına uygun çalışmaları olan Collection Clup arkadaşlarımıza teşekkürlerimizi sunuyorum.Her zaman tekrarladığım birşey vardır; Çağın dili SANAT, Öğretmeni Sanatçı olacaktır.Klüp üyelerimizden değerli sanatçı dostumuz Ediz Hun’un bu anlamlı gündeki mesajı şöyle;

YARIN 18 MART !
 TÜRK ULUSUNUN EN BÜYÜK VE MÜSTESNA GÜNÜDÜR.

Sevgili  DOSTLARIM,

Çanakkale Zaferinin 100'üncü Yıldönümünde, bu anlamlı Zafer Gününde; Kutsal Vatan Topraklarını canlarını hiçe sayarak kahramanca müdafaa ederek şehitlik mertebesine ulaşan Aziz Şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.
Kahramanlık Abidesi olan Aziz Şehidlerimiz hissettmelidirler ki, kanlarıyla sulayıp zafere götürdükleri bu kutsal vatan toprakları, ilelebet Türk Ulusu ve Gençliği tarafından muhafaza edilecektir.
Başkomutan Musrafa Kemal Atatürk ve Silah Arkadaşlarına, Türk Ordusunun Kahraman Askerlerine, Cepheye durmaksızın Silah ve Cephane taşıyan Kadınlarımıza  ve bütün Türk Ulusuna en içten ve samimi duygularımla bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Ediz HUN

"18 Mart Çanakkale Zaferinin 100. yılı münasebetiyle Harp Objeleri Koleksiyon Sergisini açtım.Bakırköy Belediyesi,değerli insan Hilmi Nakipoğlu ve üniversite hocam Sunay Akın beni bu anlamlı günde yalnız bırakmadılar.Bu sergi Mustafa Kemal'e, silah arkadaşlarına ve evlat yitiren tüm annelere adanmıştır..." Yavuz BALKAN.



16 Mart 2015 Pazartesi

EROL BÜYÜKBURÇ


Collection Clup’ın her ay düzenlenen aylık yemeğinin,  Ocak 2015 konuğu Erol Büyükburç’tu. Maalesef Londra’da olduğum için o yemeğe katılamamıştım.79 yaşında vafat eden sanatçı, yaratıcı, yenilikçi ve çok yönlü olan Erol Büyükburç, Türk pop müziğine getirdiği yeniliklerle anılıyor. Elvis Presley tarzı giyimiyle, popüler müzikte kıyafet devrimi getirmiş. “Gül Ayşe” ile anılan sanatçı, Türk Halk Müziğini çok başarılı aranje etmiştir.Sadece bir müzisyen değil, filozof olarak anılan Erol Büyükburç’tan inciler;

“Bizler, Osmanlı Çınarı’nın Atatürk çiçekleriyiz..”
“Elizabeth doğar donu var, eder bir milyon dolar, Sen doğarsın donun var, içi bit pire dolar.”

Adananın iyi bir ailesinde iki dadıyla büyütülen Büyükburç;  futbol takımı şarkıları, çocuk şarkıları, marşlar, kendi hazırladığı kukla karakterleri ve kukla oyunları için hazırladığı şarkılar, TRT için tango emisyonları, yabancı şarkılara Türkçe söz yazıp seslendirir, turistik programlar yapar, resim yapar, vecize yazar, çocuk şarkıları ve iller ile ilgili şarkılarıyla çok yönlü sanatçıdır. En önemli özelliğini en yakın arkadaşı Metin Ersoy şöyle tarif ediyor. “Okyanuslar gibi derin, samimi, eliaçık, gönlü açık, sevecen, çok zeki, işin aslını hemen çözer, saatlerce bıkmadan konuşur, bilgilerini aktarır, hep paylaşır” diyor. Saydıkları bu özellikler gelişmiş insana özgü meziyetlerdir. Ruhsal tekamülün altın anahtarı cömertliktir. TV’de yaptığı bir konuşmasında; “Kızı öldüğünde cenazesine katılmadı, çok sinirli diye eleştirenlere stem ederek diyor ki;

 “ Hayatıma, 33 film, 20 fotoroman, 6 taş plak, 5 long play, 75 tane 45’lik, 9 kaset,
200’e yakın ödül, 1800 beste, yapıp sayısız gazino çalışması ve bir o kadar da turne ile geçmiş, bunları hiç konuşan yok bu nasıl bir anlayış. Kızımın ölüm haberinde kalp krizi geçirdim hastaneye kaldırıldım, hala o doktora gidiyorum.  Bütün bu anlayışsızlıkların yanında yeri gelmiş biraz sinirli konuşmuşum bu gündeme geliyor.”

Değerli sanatçımız bilmiyor ki cahil toplumlar, üretmeyen, düşünmeyen, yaratıcı olmayan toplumlar kendine benzeyen tarafları ele alırlar. Bu durumun yeni örnekleri  face’te paylaşılan, tıklanan, beğenilen konular kişilerin ruhsal seviyesini gözler önüne seriyor.Barış Manço, Özay Gönlüm, Cem Karaca, Erkin Koray, Erol Büyükburç  tekamül etmiş ruhlarsınız, ama ahali ruhsal tekamülde geri, reaktif  ve  immature  beyinler. Sayenizde büyüyecekler. Fazla şey beklememek lazım. Fakat sanatçı duyarlı ve alnında ışığı ilk hisseden insandır.

ÖZAY GÖNLÜM




NİNENİN MEKTUBU VE YAREN  ile hafızalarımızda yer alıyor… Çok değerli, kendi kökleriyle beslenmiş Denizli’li Saz sanatçımız Özay Gönlüm. Ege’nin bereketli topraklarının ruhunu müzikle dile getiren, sevdiren, yaşatan, hissettiren, saf halkın gönül dilinin tercümanı böyle bir sanatçı henüz  bir daha gelmedi. “ÖZAY GÖNLÜM” ismi de yaptıkları kadar derin anlam taşıyor. Nurlarda yat büyük üstad! "Yâren"ini yanına katıp 42 ülkede konserler veren, Özay Gönlüm, 1 Mart 2000 Çarşamba günü, birkaç gündür tedavi gördüğü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde gece yarısına doğru solunum yetmezliğinden vefat etti. Hiç kimsenin beklemediği bir anda neşeli simasını ve türkülerini sevenlerinin anılarında bırakan Gönlüm, Türk Halk Müziği repertuarına da derlediği 1000 kadar ezgiyi bırakmıştı.
1960’larda ülkemizde işsizlik nedeniyle dişlerine kadar kontrol edilerek Almanya’ya sağlıklı giden  insanımızın kendi ülkesinden hiç eğitim-kültür almadan Almanya’da karşılaştığı köksüz değişim ve bunun sonucundan doğan  büyük gurbet acılarının hikayesi bile Özay Gönlüm’ün dilinde tatlıya dönüyordu.
1965 yılında köy köy dolaşıp derlemeler yapmaya başladı. Özellikle Ege yöresinden kendi derlediği ve TRT repertuarına kazandırdığı yüzlerce türküden "Çöz de al Mustafa Ali", "Sobalarında kuru meşe", "Denizli'nin horozları", "Evlerinin önü bulgur kazanı", "Avşar Beyleri", "Cemilemin gezdiği dağlar meşeli", "Tepsi tepsi fındıklar", "Şu dağlar tepe tepe"yi bu dönemde plaklara okudu. Ama asıl satış rekorlarını "Ninenin Mektubu" plaklarıyla kırdı. Onlarca mektubu plaklara okudu. Denizli şivesi ile anlattığı bu hikayeler ve fıkralar çok sevildi. Saz çalıp söylemenin yanına şovmenlik ve taklit yeteneğini de katmıştı. 70'li yılların sonunda esprili kişiliği ve türkülerinin yanı sıra bağlama yapımcısı Cafer Açın'a yaptırdığı "yâren"i ile de ünlendi. Cura, bağlama ve çöğürü içeren bu sazla televizyon, radyo ve konserlerde şovlar yaptı. Derlediği türkülerden bazıları: Cemilemin gezdiği dağlar meşeli, Dam ardıne dolaştım, Elindedir bağlama, Et aldım elim yağlı, Gara gabak kökeni, Osmanım mendili saman sarısı, Şu dağlar tepe tepe, Zobalarında guru meşe yanıyor...akıllarda kalanlar..
Milletimizin manavi tapuları, halkın ruhunun tercümanları sanatçılar olması gelecek kuşaklara ne kalırdı! Geçmişin izi nerede bulunurdu?

7 Mart 2015 Cumartesi

YAŞAR KEMAL



Bu fotoğrafı Türk Yahudi Cemiyeti face koymuş ve altına : "nurlarda yat" yazmışlar.
Yaşar Kemal  Adana’nın  Osmaniye ilçesinin bir köyünde doğmuştur.  Kürt  kökenli Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı  Türk edebiyatının en önde gelen yazarlarından biridir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü ile ilk romanı İnce Memed, ile tanınmıştır.   İnce Memed, yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlanmış ve kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır.  
Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. Yani köklerinden beslenmiştir.   Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.
92 yaşındaki Yaşar Kemal, sevenleri, okurlarıyla çok büyük bir kalabalıkla İstanbul Teşvikiye Camiinde kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu’da toprağa verildi.
Yaşar Kemal’in ölümüyle birlikte kültürümüzdeki  Kemalleri  hatırladım;
Namık Kemal- Vatan Yahut Silistre ile hala hafızalardadır.
Yahya Kemal- Süleymaniye’de Bayram Sabahı ile,
Mustafa Kemal- Türkiye Cumhuriyeti  ile ilelebet yaşayacaktır.
Yaşar Kemal- İnce Memed  ile  daima  anılmaktadır.
Mevlana der ki; “benim mezarımı yerde aramayın, benim mezarım sevenlerin gönlündedir”