H.Çiçeksever — 21 Ocak 2011
Günübirlik Paris yolculuğuna Londra’dan, Sinop’tan, Gerze’ye gider gibi gittik hızlı trenle. Avrupa’nın can damarı, bir dakika bile şaşmayan trenleri. Zaman ve çalışmak önemli bir değer, batıda. Ulaşımın en mükemmel yolu trenler olduğu halde, maalesef ülkemizde geri bırakılmış.
Çocukların oyuncakları içinde en sevileni Thomas Tren serisi. Bütün çocuklar Thomas diye çıldırıyor. O kadar sevimli yapmışlar ki; dizi filmleri, kaşık, çatal yemek takımları, tişörtleri, çorapları, fanilaları aklınıza gelecek her şey Thomas’lı. Her gelişimde, torunumun dilinde yeni bir Thomas. Son kitapta 10 tane Thomas ve arkadaşlarını, hem sayıları hem renkleri ve yanında pek çok şeyleri öğretiyorlar. Çocuklar dışarı çıktığında etrafları benzer trenlerle dolu ve sevmeye başlıyorlar, hayat trenle yaşanıyor bu ülkelerde. Metro sistemleri örümcek ağı gibi. Ülkeler arası trenlerde tıpkı oyuncakları gibi.
Kış her yerde soğuk yüzünü hissettirmesine rağmen Paris ihtişamını koruyordu. 19. Yüzyıla damgasını vuran yapıları, romanlara, müziklere konu olan anıları hala yaşıyor. Meydanlar sekiz şeritli yollarla açılıyor merkeze. Bana sorarsanız bu kadar büyük yol ve meydanlarda bir soğukluk var. Londra’yı o nedenle seviyorum, eski dar yolları üç ve beş katlı binalarıyla dar yollar, ulaşabilirlik gibi bir sıcaklık veriyor.
Gar De Nord istasyonunda indik, elimizde harita, yürüyerek Sacre Coeur’ a çıktık. Paris’in en yüksek noktası, din uğruna acı çekerek ölen azizler adına Şehitler tepesi deniyor.Sonra şehir tur otobüsüne binmek için durağa yürüdük. Gezmekle bitmeyecek tarihi doku barındıran bu şehr,i soğukta gezmek kolay değildi.
Paris’in sembolü olan Eyfel Kulesi 1887-89 yılları arasında Fransız Devrimi’nin yüzüncü yıl kutlamaları anısına yapılmış.
Meşhur Cumhurbaşkanları’nın adını taşıyan Charles De Gaulle Meydanı’nın tam ortasında bulunan Zafer Anıtı, Napolyon döneminde Fransa adına çarpışan askerler anısına yapılmış.
Mimar Hektor tarafından tasarlanan, Paris’in sembollerinden biri haline gelmiş olan 16 hatlı, 86 girişli Paris Metrosu.
Napolyon’un Paris sosyetesinin adresi olsun diye istediği muhteşem Opera binası.
Zamanında parfüm koktuğu söylenen, Parislilerin deyimiyle dünyanın en güzel caddesi Şanzelize(Champs Elysees) ve Dikilitaş’ı . Giyotinle kafa uçurma meydanı; Concord meydanı.Park havasında gezilebilen mezarlıkları.
Victor Hugo’nun unutulmaz ölümsüz eseri ”Sefiller”in mekanı; Notre Dame Katedrali. “Ekmek bulamazsanız pasta yeyin” sözüyle ünlü 14. Louis ile muhteşem günler yaşayan muhteşem yapıt, Versaille Sarayı. Bahçesine yeni inşa edilmiş cam piramit ve yeşillikler arasında harika bir yer.
Adamlar her şeyi olduğu gibi yaşatıyorlar. Biz ise Cumhuriyeti bile yaşatmamak için kör döğüş içindeyiz..Medeniyete,uygarlığa karışmamız mümkün mü?
Çocukların oyuncakları içinde en sevileni Thomas Tren serisi. Bütün çocuklar Thomas diye çıldırıyor. O kadar sevimli yapmışlar ki; dizi filmleri, kaşık, çatal yemek takımları, tişörtleri, çorapları, fanilaları aklınıza gelecek her şey Thomas’lı. Her gelişimde, torunumun dilinde yeni bir Thomas. Son kitapta 10 tane Thomas ve arkadaşlarını, hem sayıları hem renkleri ve yanında pek çok şeyleri öğretiyorlar. Çocuklar dışarı çıktığında etrafları benzer trenlerle dolu ve sevmeye başlıyorlar, hayat trenle yaşanıyor bu ülkelerde. Metro sistemleri örümcek ağı gibi. Ülkeler arası trenlerde tıpkı oyuncakları gibi.
Kış her yerde soğuk yüzünü hissettirmesine rağmen Paris ihtişamını koruyordu. 19. Yüzyıla damgasını vuran yapıları, romanlara, müziklere konu olan anıları hala yaşıyor. Meydanlar sekiz şeritli yollarla açılıyor merkeze. Bana sorarsanız bu kadar büyük yol ve meydanlarda bir soğukluk var. Londra’yı o nedenle seviyorum, eski dar yolları üç ve beş katlı binalarıyla dar yollar, ulaşabilirlik gibi bir sıcaklık veriyor.
Gar De Nord istasyonunda indik, elimizde harita, yürüyerek Sacre Coeur’ a çıktık. Paris’in en yüksek noktası, din uğruna acı çekerek ölen azizler adına Şehitler tepesi deniyor.Sonra şehir tur otobüsüne binmek için durağa yürüdük. Gezmekle bitmeyecek tarihi doku barındıran bu şehr,i soğukta gezmek kolay değildi.
Paris’in sembolü olan Eyfel Kulesi 1887-89 yılları arasında Fransız Devrimi’nin yüzüncü yıl kutlamaları anısına yapılmış.
Meşhur Cumhurbaşkanları’nın adını taşıyan Charles De Gaulle Meydanı’nın tam ortasında bulunan Zafer Anıtı, Napolyon döneminde Fransa adına çarpışan askerler anısına yapılmış.
Mimar Hektor tarafından tasarlanan, Paris’in sembollerinden biri haline gelmiş olan 16 hatlı, 86 girişli Paris Metrosu.
Napolyon’un Paris sosyetesinin adresi olsun diye istediği muhteşem Opera binası.
Zamanında parfüm koktuğu söylenen, Parislilerin deyimiyle dünyanın en güzel caddesi Şanzelize(Champs Elysees) ve Dikilitaş’ı . Giyotinle kafa uçurma meydanı; Concord meydanı.Park havasında gezilebilen mezarlıkları.
Victor Hugo’nun unutulmaz ölümsüz eseri ”Sefiller”in mekanı; Notre Dame Katedrali. “Ekmek bulamazsanız pasta yeyin” sözüyle ünlü 14. Louis ile muhteşem günler yaşayan muhteşem yapıt, Versaille Sarayı. Bahçesine yeni inşa edilmiş cam piramit ve yeşillikler arasında harika bir yer.
Adamlar her şeyi olduğu gibi yaşatıyorlar. Biz ise Cumhuriyeti bile yaşatmamak için kör döğüş içindeyiz..Medeniyete,uygarlığa karışmamız mümkün mü?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder