17 Nisan 2013 Çarşamba

"CAN PAZARI"

            Yönetmen Neşe Sarısoy , yapımcı ve metin yazarı  eşi  Zafer Sarısoy ile birlikte  müthiş bir belgesele    imza atıyorlar. 16 Nisan 2013 Saat 22.00- TRT-TÜRK’te gözlerimiz yaşlanarak Kırım Türklerinin sürgün yaşamlarına tanık olduk. Bu gece yayınlanan 2. Bölümün adı: Can Pazarıydı.
            Yayınlandığı andan itibaren Türkiye’nin dört bir yerinde yankılanan belgesel “Kırımoğlu Bir Halkın Mücadelesi” mutlaka izlenmesi gerekli.
            1921-1922 yıllarında Kırım'da yaşanan açlık felâketi 100.000 kişinin canına mal oldu ki, bunların % 60'ından fazlası Kırım Tatarları. Sovyet ordusunun tekrar Kırım'a girmesini müteakip bir ay içinde, 18 Mayıs 1944'de vuku bulan Kırım Tatarlarının topyekûn sürgünü ve onlara karşı yapılan soykırım   vahşeti  gözler önüne seriliyordu.
            Kırım  gibi  güzel topraklardan, 2. Dünya Savaşı’nın ardından Ruslar tarafından topraklarından sürülerek 50 yıl boyunca Sibirya’da yaşamak zorunda bırakılan Kırım Türklerinin yaşam mücadelesindeki inanılmaz olaylar  anlatılıyor.
            Bataklıkları kendi vücutlarıyla kurutuyorlar. Hiç bir şeyleri olmayan Kırım Türklerinin, sürgünün ilk yıllarında  Özbekistan çölleri ve bataklıklarındaki hayatta kalma mücadelesi yürek yakıyor.  Adeta soykırıma dönüşen bu sürgün sırasında ve sonrasında Kırım Tatar halkının yarısının yok edildiğine, Özbekistan’daki bataklıklarda nasıl yaşam savaşı verdiklerine, bütün ailesini kaybeden yapayalnız çocukların acı dolu hatıralarına şahit oluyorsunuz. Belgeselin en acı anılarla dolu dakikaları insanın içini acıtıyor gerçekten.
             Mustafa A. Kırımoğlu o yıllarını anlattığı röportajında “Karnımızın neredeyse hiç doyduğunu hatırlamıyorum, açlıktan çığlıklar atarak  öldü çocuklarımız.”   diyor.
             Şemsiye Useyinova: Herkes aç. Pamuğa alıp gittiler sabah herkesi. Sular çamur, içiyorsun çamur. Başladı dizanteri. Halk başladı hastalanmaya. Bir göz eve soktular bizi o evin kapısı yok penceresi yok. Kış geldi, soğuk. Perde gibi bir şey kapıya tuttu anam, babam dayanamadı garip, çıkıyordu avluya hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
            Asiye  Azizova:Baba öldü, anne öldü, kardeşim öldü. Kaldık iki çocuk birimiz 4 yaşında birimiz de 5 yaşında.
            Fevziye Seyitmahmutkızı: Yaşında kardeşim böyle omzumda öldü. Sekiz buçuk yaşında çocuğum ben. Ana çocuk uyudu, yatır yerine diye anama götürdüm, çocuk uyuklama değil de ölüp kalmış sabim. Anam “Vay yavrum ölmüş” deyip çocuğu elimden aldı.
            Bir Hatırattan: Hiçbir şeyleri olmayan bu insanlara,  bir bataklık  gösterilir, alay eder gibi yerleşin ve yaşayın denir.

“Cüzzamlıların  ayları, yılları birbirini kovalıyordu.  Bataklık olan arazide, ikmalsiz, yiyeceksiz ve sağlık  yardımı görmeden yaşamaya çalışıyorlardı. Bu bataklığı Kırımlılar kendi vücutlarıyla kuruttular. Şimdi Begavat'da yaşayan bir Kırımlı, Dalverzin solhozunun sokaklarında  yürürken  bana şöyle demişti : «Ayağımı yere vurmaktan korkuyorum, çünkü her bastığımda toprak altından gelen iniltiyi duyar gibi oluyorum.» 
            Bu belgesel bizlere; Vatan toprağının ne kadar kutsal olduğunu hatırlatıyor .



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder